-
1 koltukta olmak
гости́ть у кого-л., не де́лая никаки́х затра́т -
2 koltuk
кре́сло (с)* * *озвонч. -ğu1) подмы́шка2) кре́сло3) уединённое глухо́е ме́сто4) уст. колту́к (свадебная церемония, во время которой жених и невеста появляются под руку перед гостями)5) перен. опо́ра, подде́ржка, "си́льная рука́"koltuğuna girmek — пристро́иться (под чьё-л. крылышко)
6) высо́кий пост, высо́кая до́лжность7) стр. бокова́я ба́лка / опо́ра8) арго публи́чный дом••- koltukları kabarmak
- koltukta olmak
- koltuk vermek -
3 kelle
1) голова́2) голо́вкаbir kelle peynir — голо́вка сы́ра
bir kelle şeker — голо́вка [ко́лотого] са́хара
iki kelle lâhana — два кочана́ капу́сты
3) ко́лос (пшеницы и т. п.)••- kellesini koltuğuna almak
- kelle koltukta gezmek
- kelle koparmak
- kelle koşturmak
- kelle kulak yerinde
- kellesinden olmak
- kellesini uçurmak
- kelleyi vermek
- kellesini vurdurmak
См. также в других словарях:
koltukta olmak — şaka başkasının konuğu olup kendi masraf etmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
koltuk — is., ğu 1) Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı. H. E. Adıvar 2) Kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye Ta yan beline kadar gömüldüğü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tanıdık çıkmak — 1) önceden birbirlerini tanımış olmak, tanış olmak 2) bir şeyi daha önceden öğrenmiş, duymuş olmak Sırrı Bey, bu iki ada hemen tanıdık çıktı ve artık oturduğu koltukta büsbütün uzanarak Bekliyoruz paşam dedi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kelle — is., Far. kelle 1) Koyun, kuzu ve keçinin pişirilmiş başı 2) Ekinlerde başak 3) Külçe biçimindeki şeker Şekerin kellesi yetmiş üç kuruştan satılıyor. A. İlhan 4) tkz. Baş, kafa Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kelle götürmek kelle koşturmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük